*3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrası halen "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" hükmündedir.
Bu hüküm, büyük uğraşı ve para harcamak suretiyle meydana getirilen tapu sicilinin, belli bir süre sonra kesin hal alması ve bu süre geçtikten sonra bu sicillere kararlılık kazandırılması ve yargı organlarında tartışma konusu yapılmaması, vatandaşların Devlete olan güvenlerinin yitirilmemesi ve kamu yararı amacıyla Kanunda yer almıştır.
Nitekim 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla, bu fıkranın iptali istemiyle açılan dava sonucu, Anayasa Mahkemesinin "Kamu yararı amacıyla on yıllık hak düşürücü süre kuralı getirilirken, daha önce mülkiyet hakkını yitirenlere yeniden bu hakkın tanınmasını isteme olanağı verilmesinin adalete aykırı olacağı gibi, mülkiyet hakkı kazananların bu haklarına da zarar vereceği, bu bakımdan yapılan düzenlemenin demokratik toplum kurallarına ve hukukun genel ilkelerine ters düşmediği gibi, kamu yararını öngördüğünden hukuk devleti kavramına da aykırı olmadığı, Yasada öngörülen durumlar ve süreler ile ilgililerin haklarını kullanmalarında kolaylık sağlayan öbür kurallar birlikte göz önüne alındığında, dava hakkının on yıllık hak düşürücü bir süre ile sınırlandırılmış olmasının kamu düzeni düşüncesine uygun olduğu kadar, tanınan sürenin hakkın kullanılmasına da elverişli bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu kurallarla güdülen amacın devletin hak sahibi olmasına yönelik olduğunun da düşünülemeyeceği" gerekçesiyle vermiş olduğu 8/Ekim/1991 tarihli ve 1991/9-36 sayılı kararında; 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 10 yıllık hak düşürücü sürenin Anayasaya aykırı olmadığı belirtilmiştir.